silinmiş ama yazarın çöp kutusunda duruyor.

silinmiş bir entry bu. ünlem işaretine tıklarsanız mikado nickli bir modun entry'yi 2005 yılında sildiğini görürsünüz.

Enteresan.. E benim çöpümde de entryler var. Biri kafadan entry numarası sallasa benimkine denk gelirse okuyabilir mi yani?
mesela şunu okuyabiliyor musunuz?
www.eksisozluk.com
önemli birşey olduğundan değil ama silmek sözcüğünün silmek manasına gelmesini beklerdim. ilginç geldi.

@dream eater linkteki entry'niz okunmuyor

hayır okuyamıyorum. demek ki belli bir seneden öncekilerde öyle bir durum var.

edit: bruges düzeltti. kendi kendimize sildiklerimiz görünmüyormuş ama modların sildiklerini görebiliyormuşuz.

kendi sildikleriniz görünmüyor. modların sildiklerinden de götümüze girebilir diye silinenleri göremiyorsunuz.

ipod nano

bas güçlendirme yok demek bası yok demek değil ki? bas güçlendirme mp3 çaların kendi ekolayzır opsiyonu olup zaten varolan basları daha kuvvetli verebilmeyi sağlar. ki bass boost'u ayarlardan kendiniz açıp kaparsınız zaten.

bas sesleri veriyor tabi ki alet. şarkının sadece tiz/mid'lerini mi dinleyeceğiz oturup?

ayrıca mp3 çalarla birlikte gelen stock kulaklığı kullanıyorsanız basları zaten adam akıllı duyamazsınız. basları ön plana çıkarmak istiyorsanız kulakiçi kulaklık kullanmalısınız. ki zaten ikinci linkteki alet stock olarak kulakiçi kulaklık veriyor.

hayır.

aynen. çok samimiyetsiz geliyor.

diyene bağlı.

bana olmuyor kanka. ne diyelim peki? dude bro falan mı?

aynen. 2 gün çıktıktan sonra birbirlerine canım&hayatım diyen çiftlere bile sinir olurum hatta. arkadaşım kullandığın kelimenin anlamını bi araştırda sonra kullan. hayatım dediğin adam bir ay sonra hayatından çıkıp gidebiliyor nihayetinde..

ismiyle hitap edin. abi naber deyin. kanka ne amk?

sikesim geliyo benim!

olmuyor. sana ne şekilde hitap edilmesini istersin, isim haricinde?

eskiden yoktu bu laflar. son birkaç yılda türedi. herkesin ağzında bi kanka lafı almış başını gidiyor. ben on yıllık dostuma bile kardeşim gibi yavşakça bir ifadeyle hitap etmiyorum.

Hacı veya müdür ile cevapla

aynen. hele yeni tanıştığım adamlar kardeşim falan demiyor mu uyuz oluyorum.

yeni tanıştığın adama ismiyle hitap edersin. sonra samimiyete göre "hacı" olur, çok yakın arkadaşlarımla da zaten "nabıyon la" ile başlar "la olum" ve "amk" ile devam ederiz. tabi nezih ortamlarda da ismimizle hitap ederiz. hitap ederiz de ne fenaymış.

hakkaten ne tuhafsınız arkadaş. tatlı dil, kibarlık, nezaket, sevgi insanları ne zamandır uyuz etmeye başladı bilmiyorum...

@niki vermek istemeyen

bunlarda anlam aramak değil olay. yeni tanıştık ne zaman kardeşin oldum diyerek de eleştirmiyorum. samimiyeti falan da geçtim. insanların bunu söyleyiş tarzı bile itici geliyor bana. böyle olabildiğince piç ifadesi takınıp "karrşşim" diyorlar ya. çok acayip şeyler düşünüyorum o an içimden.

kanka dediğin türeyeli nasıl birkaç yıl oluyor anlamadım. 15 senedir var. hiç uyuz etmiyor beni.

tabii ki vardı eskiden. ama kesinlikle bu kadar yaygın değildi. sokakta yürürken bile milletin konuşmalarından duyuyorum kanka dediklerini.

böyle ufak detaylara takılma derim.

bana oluyor.

ağzını yüzünü kırasım gelmiyor ama hoşlanmıyorum ben de.

edit: bu arada çoğu kişi kanka'nın kan kardeşin kısaltması olduğunu sanır. doğrusu, kanka çingenece konkadan gelmektedir. onun da yakın arkadaş, dost, kan kardeş gibi bir anlamı vardır. (bkz: türkçenin büyük argo sözlüğü) (bkz: hulki aktunç)

kanka kelimesini sevmiyorum, tanıştıktan 5 dakika sonra kanka diyen adama ayrı kıl oluyorum. müdür, hacı, moruk, aga, ortak, bacanak, sağdıç kankaya göre daha sempatik geliyor. panpa hakkındaki duygularımı ise tam çözemedim..

Ankaralı olarak ikisine de alışık değildim. İzmire gelince kardeşim kelimesinden acayip tiksindim ama şu an ben de kullanır oldum. Çok acayip birşey hemen alışıyorsun.

en güzeli ajan. Ajan deseler kabulüm.

sürekli kullanılmıyorsa karşı değilim ben. ama ağza yapışmışsa o ağza bir de benim yapıştırasım geliyor

bilader var bi de. kafa atma isteği uyandırıyor

bilader bence sende asabilik var, kafa atmak için yer arıyorsun. bu dediğimi dikkate al.

ben "bro" ya gıcığımm. Kanka diyen varoş, bro diyen de kendini elit sana beyni varoş tipler gibi geliyor.

sürtünme var tabi ki. boşlukta epey az ama boşlukta bişiyle karşılaşsan mesela saniyede 1500 km giden bi meteorla filan epey bi sürtünme oluşur :D
amerikalının tükenmezle yazamamasının nedeni yer çekiminin olmayışı. sürtünme ile alakasız.

bu da nasanın cevabı:
Does friction exist in deep space?

Yes, when two surfaces rub together in outer space, there will be friction. Friction is a surface effect and doesn't depend upon there being air. There is also a force like air resistance from the very sparse gas in space, but it will be very, very small, since space is a very good vacuum.

Dr. Eric Christian

mesela uzay boşluğunda herşeyden bağımsız gezinen bi insan istediği kadar çırpınsın bi yere gidemez pek. tutunacak dalım yok gibi onun da tutunacak bir atomu olmaz valla.

uzay boşluğunda atmosfer olmadığı için atmosfer sürtünmesi yoktur lakin iki katı veya sıvı cisim arasında sürtünme vardır tabi ki. yani kalemle yazı yazılabilir katı bir yüzeye. tükenmez kalemle yazı yazılamamasının sebebi şu olabilir, tükenmez kalemin mürekkebi sıvıdır ve kağıda sürdükçe sıvının aşağı doğru akması, yani yerçekimi gerekir.

sürtünmeyi oluşturan yüzeyler arası dikey kuvvettir ve bunun yerçekimi olması da zorunlu değil. örneğin dikey bir yüzeye bastırarak birşey sürterseniz sürtünmeyi yaratan yerçekimi değil, hava hiç değil, duvara doğru olan kuvvettir.

bu arada yerçekiminin sıfır olduğu alan ütopik bir alandır onu belirteyim. kütleçekim kütlelerin yarıçapının karesiyle doğru olantılı olduğu için gezegenlerden uzaklaştıkça sıfıra yaklaşır ama sıfır olmaz. örneğin yerçekimlerinin dengesi olmasa ay dünyanın etrafında dolanamaz.

uzayda surtunme var, cunku surtunme sadece havayla olan bir sey degil. basitce anlatmak gerekirse maddeyi olusturan atomlarin kendilerine uygulanan kinetik enerjinin bir kismini absorb edip isiya donusturmesi olarak aciklanabilir. bunun pratikteki etkisi de surtunme sonucu hareket icin uygulanan enerjinin bir kisminin isiya donusmesi.

astronotlarin hareketinde de itkinin etkisi var. yani hava gibi veya ufak roket gibi bir itki saglayan enerji kaynagi. bunun hareket ettirmesi icin illa ki bi yere surtmesine gerek yok. sadece ekzostan cikan maddenin hareketine karsi olusan tepkiyle hareket edilebilir (newton'in 3. kanunu der ki her kuvvete karsi ona ters yonde ve esit miktarda bir tepki olusur.)

bi soru da benden gelsin, madem roket gibi seyler hava surtunmesini kullaniyorlar itis gucu olarak, uzayda nasil roketleri acmak itis gucu sagliyor?

uzayda roketleri açmak sanırım sadece filmlerde oluyor :D

uzay araçlarının üzerinde küçük jetçikler var. filmlerde falan görürsün, uzay mekiği uydu vs. gibi şeyler hareket ederken uçlarından psst psst böyle:

www.sciencephoto.com

sıkıştırılmış nitrojen diye hatırlıyorum çok pis sıkmıyorsam. bunlardan mekiğin burnunda, kanat uçlarında, arkada motorların üstünde falan varıdr bir sürü. o şekilde istediğin konumu alıdırırsın alete. ya da uyduya.

astronotlar bir şeye tutunmak zorunda. zaten bir astronotsan, ve uyduya/mekiğe tutunmuyorsan, öldün. geri dönmen imkansız terkar. bu yüzden kendilerini halat ile bağlarlar güvenlik olaraktan.

"uzayda sürtünme yok" diye bir şey yok. sürtünme için kuvvet uygulanhması yeterli. kalemi kağıda bastırınca, arada sürtünme yaratırsın. kalem de yazar. olmayan sürtünme ise hava sürtünmesi. dünyada naylon boşeti en fazla 1-2 metre önüne fırlatabilirsin, ama uzayda evrenin sonuna kadar gönderebilrsin atarark. çünkü onu yavaşlatacak hava yok*.

* teorik olarak bu. uzayda yine de çoooook ince bir sürtünme var, evren de tamamen boş değil. ama o çok bşka konu.

@enedwaith: hızlarını atmosferdeyken kazanırlar ve atmosferden çıktıklarında ulaşmak istedikleri yere ulaşmaya yetecek kadar momentleri olur. atmosfer dışına çıktıklarında yakıt kullanmazlar, serbest bir şekilde ilerlerler.

şey gibi düşün vakumlanmış bir poşeti dahada sıkmak içinde bi şey oluştururmu hayır ama bir güç olduğu sürece etki= tepki olacaktır ne kadar az miktarda havada olsa bir etken olduğunda karşılığında tepki olacaktır havasızlıkta bir madde gibidir

roketler kendi oksijenlerinide taşırlar.yanma sonucunda gaz açığa çıkar ve bu da itiş sağlar.neden sıvıda gaz değil dersen,sıvı yaktıktan sonra çıkan gazla senin rokete koyabileceğin gaz arasında ohohooohoo.....

yani astronotlara bi yangin sondurme tupu verseler halata gerek kalmaz miydi aslinda :) agirlik da yok zaten fist fist git gemiye geri :)

yüzeyler arası dik kuvvetler mi gerçekten sürtünmeye yol açar?
en basit fizik problemlerinden birini hatırlayalım.. (yanlışsam yine de düzeltin)
hareket eden bir araca tepesinden bir kuvvet uyguladığınızda bunun yüzeyle sürtünmeye etkisi olmayacağını gördük NEWTON fiziğinde
dik kuvvetin yatay bileşenleri varsa sürtünme kuvveti olarak o araca bir etki yaratır.
"sadece ekzostan cikan maddenin hareketine karsi olusan tepkiyle hareket edilebilir".. eksozdan çıkan maddenin harekete yol açması için BOŞLUK OLMAMASI GEREKİR
gerekmez mi? :)

bu arada ben okumadım yazanların çoğunu sadece elçiyim şu anda, söyliyim dedim :)

@enedwaith

aynen öyle

ayrıca (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=2lkffSsImXc )

-------------ÖNEMLİ SORU---------

Beyler herkes fikrini beyan etti. her iki şekilde de sürtünme nedir ne değildir, var mıdır yok mudur, kafamızda bi fikir oluştu. her iki sürtünme kuvvetini daha rahat algılamak için şu soruyu soruyorum;

Ben uzay boşluğunda salınırken, elime yelpaze alıp sallasam hareket eder miyim?

yelkenli misali, bülent ersoy misali?

hayır etmezsin.
dünyada elinde yelpaze ile çevredeki hava moneküllerini hareket ettirsin.
uzayda hava monekülü varmı? yok. o zaman hareket etmezsin.

ama mesela kaskını çıkarıp kuvvetlice üflersen boşluğa, hareket edersin.

birde kuvvetlice üflerken yelpaze sallarsan hareket edermisin?

evet edersin..

evet sürtünme kuvvetinin oluşabilmesi için yatay kuvvetler gerekir. bu kuvvet dik kuvvetin yatay bileşeni olmak zorunda değildir. lakin potansiyel sürtünme kuvvetini yaratan yüzeye dik kuvvetlerdir.

duran bir cismin potansiyel sürtünme kuvvetinin maksimum değeri: fmax=m.g.k'dır. mg(ağırlık) bu noktaya yüzeye doğru olan tek kuvvet olduğu için alınır. k de yüzeyler arası sürtünme katsayısı olup aslen hesaplanması oldukça uzun ve zor bir etken olduğu için kısaca k diyoruz.

hareket eden bir araca tepesinden bir kuvvet uyguladığınızda sürtünme kuvveti artar. motorun yarattığı yatay F değeri değişmezse aracın hızı düşecektir.

bir beden daha büyük olsa iyi olurmuş. düdük gibi kalmış

kötü

iyi.

beli çok kısa..

kötü..

Rengi kötü

bir(kaç) beden büyük olsa daha iyi olurmuş +1

güzel gömlek ama dar pantolonlarla iyi olur. yoksa alt taraf kısa olduğu için pantolonun üzerinde çiçek gibi açılır.

soruya şunları da ekleyebilir misin yeni duyuru açmak istemiyorum :

-- ilk 100e girdiğim puan türünün bir önemi var mı?
-- kaçıncı yıl girersem gireyim alabilir miyim bu bursu?

bildiğim kadarıyla ilk 100'e girdiğiniz sene tekrar tercih yapıp yerleşmeniz gerekiyo. ama sınava girdiğiniz alan fark etmiyo, o alandan tercih yapmak da şart diil. yalnız daha önce kyk bursu almışsanız tekrar çıkmayabilir. en iyisi kyk'yı arayıp sormak, internette pek bilgi yok bu konuda.

kyk yı arayınca telefondan 444 lü bir numaraya yönlendiriyorlar. o numarada da 1e basın 2ye basın falan yani bilgi alma imkanı yok

bölümü bırakmam mümkün değil ve büyük ihtimal bu sene kyk'dan normal burs alıcam

ama seneye açık öğretim fakültesine yerleşsem verilir mi acaba?

cevap hayır.

ilk 100e girdiğin sınavla yerleşmen gerekiyor. biz de kurduk onun hayallerini çok.

halihazırda üniversite öğrencisiysen zaten açıköğretime yazılman için sınava girmen gerekmiyor. kayıtlar bu ay sonuna kadar. başvurup giriyosun.

ilk 100 bursunu unut.

bir yolu olmalı :(

eğer bu yıl yerleştiysen zaten seney öpseler giremezsin ilk 100e. ya tamamen dersleri salıp sınava hazırlanacaksın, ya da adam gibi bölümünü okuyup başka burslar arayacaksın. şimdiden kolay gelsin.

okuduğum okulun ingilizce eğiitimi çok iyi
yabancı dilden kasacaktım

bi akıllı sen misin kardeş :) onu biz bütün kampüs düşündük oluyor mu diye boğaziçi'nde.

merak ettim, hangi okuldasın?

@klassno boğaziçi

bölümün ne? bölümde misin, yoksa hazırlık mı daha? o değil de, biz de boğaziçi'ndeyiz ama olmuyor işte öyle. dil kasıcam filan diyorsun, ben de dil bölümü okudum, bölümüm de FLED. ama olmuyor aga öyle dediğin gibi. yadyokta öğretilenlerle dil sınavında bi halt edemezsin, bölümün eğer ingilizce öğretmenliği filansa zaten unut sen o dil sınavında ilk yüz hayallerini. para lazımsa, ingilizcene de güveniyorsan, çeviri filan yap. özel ders ver. bunları yapamam diyorsan işe sokayım seni büfede.

bilgisayar müh. hazırlık

hazırlıkta öğrendiğimiz ingilizceyle lys-5 yapılmıyor mu gerçekten?
ygs ye ayrı çalışmayı düşünüyodum ama sonuçta ingilizce sınavı. ingilizce eğitim alacak kadar bilen biri yapamayacaksa kim yapacak? :(

bu arada lys5 puanının %40 ı ygs onu da unutmamak lazım ygs'de de iyi derece yapmak gerekir sadece dil yetmiyo

"yadyok is a bullshit" derler bizim bölümde. peki kurun ne?

int

bence ilk yüz bursuna odaklanacağına haziran prof'una odaklan. kendin için çok daha iyi bir iş yapmış olursun. bir de kilyostasyan eğer, oranın tadını çıkarmaya bak. yok eğer bu taraflardaysan, bi mesaj çak, içelim bigün. (:

dur bakalım becerebilirsek ikisine de odaklanırız. seneye içeriz artık tabi kilyostan kurtulabilirsem o zamana :)

hafızlar ne yaptınız siz? alınmıyor mu ilk 100 bursu sahiden? yurttaki oda arkadaşım "bir arkadaşım sınava yeniden girip tercih yapmadan aldı" diyor ama yanlış mı biliyor acaba? peki sınava girdik, varsayalım ki ilk 100'e de girdik ama tercih yapmadık, dolayısıyla yeni bir yere yerleşmedik ve eski okulumuza devam ediyoruz, sonra gittik anadolu üniversitesi açıköğretime de ikinci üniversite olarak kayıt yaptırdık, ondan sonra alır mıyız acaba? (daha önce açtığım benzer bi duyuruda açıköğretime kayıt yaptırıp alabilirsin denmişti ama...? bu da başlık: www.eksiduyuru.com )

çok sakat usta. öyle böyle değil baya sakat.

öğrenciler hep yerleşmen lazım diye biliyo zaten kyk ist subesindeki elemanlar biz bilmiyoruz diyo arayınca ya anlattığını anlamıyolar biri alırsın diyo biri alamazsın diyo biri ilk 100 bursu yabancı dil dahil olmayacak artık diye biliyorum diyo

zaten uğraşsan didinsen de bi robert koleji var ilk ingilizceleri zaten iyi bi de ygs ye abanıyolar geçmek mümkün değil

sakat :(

benim yukarıda bahsettiğim oda arkadaşım da dil sınavının mantığının ayrı olduğunu ve ilk yüze girmenin öyle kolay olmadığını söylüyor.

dil puanı neyse de, eğer yeniden tercih yapmadan ve yeniden yerleşmeden de veriliyorsa bu ilk 100 bursu sözelden şansını denemekte fayda var, ygs'yi yapabileceksen ve ezberin kuvvetliyse tabii. benim sözelim kuvvetlidir, zaten eşit ağırlık olmama rağmen daha iyi üniversiteler geldiği için sözelden tercih yaptım, okuldan da memnunum. ts-2'de ham puanda 197. olmuştum. bilemiyorum,bu yıl tekrar sınava başvurup bu bursu denesem mi? (ham puan olduğu için okul puanının eklenmesi ve kırılması da olmuyor nasılsa.)

insanlar bu meseleyi forumlara yazmışlar, araştırmışlar daha önce. e be adam, daha sonradan alıp alamadığını, durumunun ne olduğunu da yazsan da senden sonrakiler böyle sıkıntı çekmese, soruya cevap aramak zorunda kalmasa!
örneğin;
www.dilforum.com
şimdi bu adamın durumu en geç ocak 2011'de belli olmuştur, sonucun ne olduğunu yazsan da biz de böyle zorluk çekmesek.
yok azizim yok, hepten bitmiş forum ruhu. her neyse ben gelecekte üniversite sınavına İLK girişi olup ilk 100'e girecek olanlar için bildiklerimi yazayım da ileride bu konuyu arayanlar, araştıranlar bizim gibi zorluk çekmesin:

-ham puan türlerinin herhangi birinde ilk yüz içerisindeyseniz, tercihiniz/yerleştirilmeniz o puan türünden olmasa bile bu bursu alabilirsiniz (eğer kaldırılmayacaksa tabii).başvurusu da benim bildiğim kadarıyla normal kyk bursuna başvuru gibi oluyor, başvuru tarihlerinde başvurun, kasım ya da aralıkta sonuçlar açıklanır, noterdir, senettir vs. işlemleri yaparsınız ve ocak/şubat ayında 3 kat burs hesabınıza yatar. bir sorun olursa peşinden koşturun, diğer aylara sarkabilir.

sınava kesin gireceseniz eğer, dil puan türünden değil de, ygs puan türlerinden ilk 100 kasmaya çalışın. dilden daha kolay.

ayrıca, eğer sonucu da duyurursanız biz de öğrenmiş oluruz.

@klassno eğer sınava girersem, derece falan da olursa paylaşacağım buradan ne olduğunu, alıp alamadığımı.

bir de sözlükten bu bursu alan (yukarıda da bahsettiğim) semerkant gocmeni'yle iletişime geçmeye çalışıyorum, o süreci biliyor olmalı. ulaşabilirsem ve yeni şeyler öğrenirsem burada paylaşacağım (git: www.eksiduyuru.com )

müjdeler olsun!sorunun cevabını buldum sanki:

www.eksisozluk.com

bu başbakanlık bursu farklı bi şeydi, o kaldırıldı diye biliyorum, şu an öğrencilerin başbakanlık bursu dedikleri (ve enrty'de bahsedilen) şey kyk ilk 100 bursu ile aynı hede heralde...

yine üniversite tercihleri zamanı gelmişken bu başlığa yeni öğrendiklerimi not düşeyim istedim. hem de ocak ayında, "insanlar bu meseleyi forumlara yazmışlar, araştırmışlar daha önce. e be adam, daha sonradan alıp alamadığını, durumunun ne olduğunu da yazsan da senden sonrakiler böyle sıkıntı çekmese, soruya cevap aramak zorunda kalmasa!" demişim, o yüzden yazmak farz oldu. yazacaklarım ikinci yıl tekrar sınava girip ilk 100e girsek tercih yapmadan burs alabilir miyiz sorusunun cevabı. sınava ilk kez girip ilk 100e girenlerin ne yapacağını yukarıdaki mesajlarımda yazmıştım zaten.

sözlükten konuştuğum 2. senesinden itibaren ilk 100 bursu alan bir yazarın söylediğine göre, Sınava tekrar girip ilk 100e girerseniz, tercih yapmasanız da ertesi ocaktan itibaren ilk 100 bursu alabilirsiniz yani kendi okulunuza devam edebilirsiniz.

ilk 100e girdiğinizde ilinizdeki kyk merkezine gidin, başvuru gerekiyorsa yapın. başvuru tarihleri ilk kez sınava girenlerin burs başvurularıyla aynı tarihte mi yoksa ara sınıfların burs başvurularıyla aynı tarihte mi, 1 tllik sembolik senet ne zaman imzalanıyor, notere onay falan ne zaman, eğer halihazırda kredi ya da normal burs alıyorsanız napmanız lazım, onları bilmiyorum, gitmişken öğrenin. ocak ayından itibaren ilk 100 bursunu almanız gerekiyor ama hem sözlük yazarından hem de okuldaki bir arkadaşımdan öğrendiğim peşinden koşmanız gerekiyor, geçiştirebilirler, her şey olabilir. şubata marta... sarkabilir.

tabii yönetmelikler vs. her sene değişiyor, getirip de bu yıl bu yok, artık vermiyoruz da diyebilirler.

ben bu umutlarla bu yıl yeniden girdim sanava, ama hiç çalışmadan girdim. 0 bilgi, tamamıyla geçen yıldan aklımdan kalanlarla. sözelde 1954.oldum yani ilk 100 bursu hayal oldu. bir başka arkadaşım, mayıs ayında okulu bitince 3-4 hafta kadar çalıştı ve o da 213. oldu. yani bu bursu ikinci yıl alabilmek hakikaten çok zor. bu entryde anlatılan deneyimi yaşadım ; www.eksisozluk.com

yani evet, pratikliğini kaybediyorsun. klassno'nun dediği gibi de ya tamamen dersleri salıp sınava hazırlanacaksın, ya da adam gibi bölümünü okuyup başka burslar arayacaksın.

artık ben de ikinciyi tavsiye ederim. biliyorsunuz üniversitede pek çok burs not ortalamasına bağlı. iyi ortalama yapın, burs alın.

bu kyk ilk 100 bursunu da sınava yeni giren iyi,parlak derece yapabileceğini düşündüğünüz öğrencilere söyleyin, moral olur, oturur çalışırlar. zamanında bileydim, ben bileydim gelip demezmiydim oğlum böle böle bi durum var diye :) ygs matematik'e daha çok abanırdım 2011'de. her neyse boş verelim geçmişi. geleceğe bakalım.

32gb al sahibinden.com da falanda bulabilirsin uygun fiyata

mümkün olduğunca büyük kapasiteli al ilerde çocuklarda kullanır.

8 gb alma. doluveriyor. benimkisinin icinde hic muzik yok. gerisini sen dusun.

sahibinden.com gibi yerlerden alabilirsin. problemsiz bir alet genel itibariyle. ekraninda sorun yoksa, pili iyi durumdaysa gerisinde problem cikmasi zor.

8 az 32ye de gerek yok. 16 iyidir. 16 candır.

kablo uzun olunca götümüze mi sokucaz bu kadar kabloyu diyebilme ihtimaline karşı kısa yapıyorlar. standarrtır onlar 1.8 veya 3,5 metre. sorun sende. adı üstünde harici harddisk. üzerinde film izlemiyorsun. kasanın üzerine konur. kabloyla usbye bağlanır. komşudan kaçak kablolu yayın çeker gibi kablo sarfiyatına gerek yok

@kocayusuf: 1.8 veya 3.5 metre değil onlar. standart da değil. elimde tutuyorum şu an. bildiğin 30 santim.

ben de dört metre olsun demiyorum zaten. kablonun boyu tam olarak ucundaki usb fişleri dahil 45 cm. 40 inç bir lcd televizyonun durduğu sehpanın üstüne koyunca, aynı lcd televizyonun arkasındaki usb girişine yetişmiyor. 45 cm yerine ne bileyim 60-70 cm. yapsa kimse götümüze mi sokucaz demezdi herhalde. boş usb girişi kasasının en altında olan da aleti kasanın üstüne koyuunca da yetişirdi, 55 inç lcd'si olanın usb girişine de yetişirdi.

Kendini boşuna üzmüşsün. Gerek yok bu kadar karamsar olma! Hafta sonu veya hafta içi gezme bahanesiyle kadıköy' e geç, yazıcıoğlu de zaten sana gösterirler, enbayi çeşit kablo, gez dolaş ordaki mazaları... Odamı yetmedi, avrupa yakasında m.köy silikon vadisi var :)) eski ali samiyenin karşısında dünya kadar yer var bulursun, odamı olmadı dersen, teknosa(gerçi kazıktır ama), bimeks, media markt gibi mağazalarda sürüyle var...

Biliyorum benimde başıma geldi ama olympus ses kayıt cihazından çıkan usb kablosunu görünce çüş dedim. Tam 1.5 metro usb kablosu! o işimi görüyo benim...

Dediğim gibi canını sıkmaya değmez...

uzatma kablosu kullanmak lcd tvleri için şahsen daha kullanışlı geliyor bana. flash disk ve harddisk zırt pırt söküp takmak için koca tvnin arkasına geçmek, o yuvayı zorlamak yerine ara kablo sabit takılı. bir şey takacağım zaman uzatmanın ucuna takıp çıkarıyorum.


uzatma kablosu usb 2.0 olması sorun olmaz tv için, zaten lcd tvler usb 2.0 destekliyor. bilgisayara direkt takarsın

muhtemelen o kablonun soketi standard mini usb değil micro usb zaten, (bkz: #20391904) o da bulması çok kolay değil, bence altına destek falan koy veya bırak sallansın,

2.5 inchlik disklerde uzun kablo kullandığın zaman genelde diskler bir zaman sonra sıçışa geçiyor, bunu engellemek için. çalışma voltajını usb den alıyor ya voltajımı yetmiyor nedir ondan . hatta bunu engellemek için bazı disklerin yanında iki tane usb ucu olan kablo çıkardı. ep.yimg.com
onun dışında harici adaptörlü bir diskte bu tip şeyler hiç olmuyor.

buradan anladigima gore arkadasin hakli gibi.. ama emin olamadim yani..

vodafone.com.tr

Misal Wildfire S'te ayrıca ücretlendirmeyi göstermiş ama burda sadece tarifenin adı var. Ayrıca bir ücret de göstermiyor?

cepnet paketiyle ayda 49 ödüyorsun o kesin. üstüne bir de konuşma ücreti falan ödeyeceksin. paket kabul ediliyor mu bilmiyorum ama 30 liralık paket alabiliyorsan toplamda 79 lira ödeyeceksin.

elimde vodafone kampanyalı telefon, haksızsın ve sana laflar hazırladım.

kampanya detaylarını okumadın mı?

Kampanya kapsamında belirtilen fiyatlara cihaz bedeli, taahhüt süresi boyunca aylık CepNet ve 1 GB'lık internet paket bedeli dahildir. Kampanya kapsamında yer alan CepNet paketinin bedeli 7,99 TL olup, 1 GB'lık data kullanım bedeli 19 TL olacaktır. (Beliritlen fiyatlara tüm vergiler dahildir)
Ses ve SMS kullanımları abonelerin bulunduğu tarife üzerinden ayrıca ücretlendirilecektir.

Zaten internet paketi filan almam. Ama bu konuşma ücreti falan bu Cepnet tarifesi içinde ücretlendirilmemiş mi? Yani benim şu anki tarifem + cepnet mi olacak?

cepnet'i mecbur alacaksın. 49 liranın içerisinde cepnet. sadece internettir cepnet paketi.

var tabii ki.

evet.

benim gibi herkesin vardır büyük ihtimalle bi sırrı.

var. bazıları benimle mezara gider herhalde.

var hıhım

olma mı. herkesin vardır.

"Her insanın sırları vardır. Onları birbirinden ayıran, sırlarını saklamak için neleri göze aldıklarıdır"

oha bir benim mi yok acaba mal gibi hissettim kendimi

var ve benimle mezara gidecek..

benim yok; illaki biri bilir, icimde birsey saklamam.

fakiriz çünkü. o kürdan hiçbir şey olmasa yakacak olur.

kibarcası "gelişmekte olan ülkeler"deki insanların ortak özelliği

fakirliği anlayabiliyorum. benim gözlediğim bu millette ki açgözlülük ve bedavacılık ne eğitimle ne maddi kazançla ilgili değil.

yoksunluk çekildiği için diyeceğim ama sonunu bağlayamayacağım, soru hatalı, sanki puşt gibin bir şeyiz gibi sorulmuş gibi geldi. zengin olan vatandaş da fazlasına ulaşamamanın yoksunluğunu çekiyor. zengin adam niye yoksunluk çekiyor? fazladan hırslı olduğumuz için. neden hırslıyız? aşağılık kompleksimiz azımsanamayacak derecede fazla? nereden geldi bu kompleks? çok kibirli olup bir halt beceremediğimizden dolayı, hala daha zaman zaman kibirli yahut kompleksli yapılar içinde dolaşıyoruz? neden dolaşıyoruz? yolcudur abbas bağlasan durmaz diyerek bitiriyorum.

çünkü emek vermeden,yorulmadan önümüze gelen yemek daha tatlı geliyor bize

sen amerikalıları gör. bedava su veriyorum de işlerini güçlerini bırakıp dediğin yere geliyorlar.

@compadrito'nun yanıtı bana çok doyurucu geldi.

ben de tam cevabımdaki eksikliği düşünüyordum. çünkü 2008 global ekonomik krizinin sebebi ABD'deki bankacıların açgözlülüğüdür. üstelik bir kamyon kürdanla mukayese edildiğinde, çok daha yüksek meblağlarda bir açgözlülüktür bu.

milyonlarca doları olduğu halde milyonlarca dolar daha çalmak isteyen insanlar, sadece gelişmekte olan ülkelerde bulunmuyo herhalde. biz bin liralık bir şeye açızdır mesela ve bizim açlığımız çok da zarar vermez diğer insanlara ama Wall Street'tekilerin açgözlülüğü bütün dünyayı sallar.

şunu okumayı sevebilirsin:

www.altinicizdiklerim.com

şunda da çok güzel şeyler yazıyo açgözlülükle ilgili:

forumonpublicpolicy.com

compadritoya katılmıyorum. (ikinciye katılıyorum :P) bunu insan ırkıyla açıklayabiliriz ancak. insanlara beleş zehir dağıtsan içerler. belki avcı toplayıcı atalardan kalma bi gelenektir.

bunu insan ırkıyla açıklayamayız bence. Yada japonları çok ciddi bir istisna kabul etmeliyiz. Nitekim bu tsunami olayından sonra hazine dairesi yer üstüne çıkmış bankalardan dahi tek bir kuruş alınmadı Ortalıkta atm makinelerinin para hazneleri yüzüyordu. Tsunamiden sonrasından bahsediyoruz kontrol ve güvenlik mekanizması sıfır..

abi her şey para çünkü. bedava olunca da farklı geliyor ve istiyorsun.

farkeder mi ki? (bi yandan öğrenme amaçlı)

özür diliyorum cevabım yanlış. hacimce, yani molce oranmış wikipedia öyle diyor.

@sormaya geldim: eğer atom ağırlıkları eşit olsaydı eşit koşullarda mollerinin oranı ağırlıklarının oranına eşit olurdu sadece.

hacmen diyerek sruya farklı yaklasım yapmak istiyorum . mol bana bisey ifade etmez gibi geliyor , agırlıktır sanki ..
@cro magnon yazmıs benden once , wikide hacmen geciyor yanı birim hacimdeki miktar olarak .. kafam karıstı sorunun cevabını bende merak ettim simdi :)

@sormaya geldim, farkeder.. 1 mol azot 14 gr, 1 mol oksijen 16 gr..

reisler molce de anlaştık değil mi? Yani elimde 10 mol hava varsa bu 7.9 mol azot, 2.1 mol oksijen demek? 100 kg hava derse de bunu 29a bölüyorum havanın molünü buluyorum, ordan azotsa 0.79 ile oksijense 0.21 ile çarpıp işlemlerimi yapıyorum?

100 kilo hava derse bunu 29a bölüp nasıl molünü buluyorsun? ortalama mol ağırlığı bu muymuş havanın?

edit: o zaman yapabilirsin dediğini ama gerçeğe uyuşmayan rakamlar çıkar eğer derdin gerçek rakamlar ise.

@cro magnon havanın molekül ağırlığı literatürde 28.951 olarak geçmekte yuvarlayıp 29 dedim.

biraz andırıyor üslup olarak evet. ama o kadar değil.

o değil de bu parçanın aylin aslım versiyonunu dinle asıl. süfer.

benzemiyor. nazım şiirleri çok daha serbest buna göre.

kapıyı kitleyince rahatım. ama bi gün açık bırakmışım mal gibi. bütün odaları gezdim bıçakla. bıçağım durur zaten başucumda.

ben de yalnız yaşamıyorum ama yalnız kaldığımda korkmuyorum. sanırım korkacak bi şey olmamasıyla ilgili bu. yani ruhani, şeytani şeylerden falan bahsediyosan insan inanmadığında zaten sallamıyor ve rahat oluyor :) ama hırsızlardan falan bahsediyosan onu bilemem :) yeterince korunaklı olduğumuzu düşündüğüm için o da konu değil.

alışıyorsunuz zamanla.

alışıyorsun zamanla.

alış zamanla.

Bende yanlız yaşıyorum. benim korkum kombiden gaz sızması,elektrik çarpması vb. durumlar onun dışında acil durumlarda kolay ulaşılabilecek bir cisim,bıçak vb şart.

tek başıma kalırken korktuğum hiçbir şey yok benim de. üstte de dendiği gibi, soyut kavramları sallamamaktan kaynaklanan... ama şu kulaklık mevzusunu ben de yapamıyorum. hani kapı çalar belki, yada ne bileyim, yangın çıkar da haberim olmaz gibi düşüncelerden o da..

ben yazlari genelde tek basima kalirim. yatagin altinda ulasabilecegim bi yerde bicak bulundururum. bisey olsa kullanacagindan degil ama en azindan gozdagi verirsin.

niye korkmak gereksin ki?

hem ışığı açık bırakmak işe yarayacak bir yöntem de diyil.

"eğer cidden korkulacak bi' durum olsa, evde bir başkasının olmasının faydası ne olacak? birden fazla kişinin korkması neye yarayacak? diğer kişi/ler korkmuyorsa bile korkunç bi' durumda korkmamaları size ne fayda sağlayacak?" şeklinde soruya soruyla cevab vermeyi denedim.

kulaklık ben de takmam. biri gelir bişey olur duyamam diye.

ben asama asama korkmamaya basladim. eskiden evde biri varken bile koridor isigi acik uyurdum, simdi tek basima karanlikta uyuyorum. kapiyi kitledigim anda da korkmaktan ziyade her seyi arkamda birakmis gibi rahatlama duyuyorum. yine de gaz vs. durumlari icin yatmadan mutfak kapisini hep kapatirim, bir de kapinin yaninda el altinda cekic bulundururum.

Sürekli sakin bi müzik çalıyor evde, gece de yatıp uyuyorum normal. En korkutucu şey hayati tehlike yaşadığın anlar. Kafamı çarpmıştım bi kere dolabın kenarına, görüntü falan karardı hep yere çöktüm bi 5-6 dakika kalkamadım, bilincim gider gibi olunca resmen yaşam mücadelesi vermiştim yani :)

biraz da kafanın meşguliyeti ile alakalı. çok yorgunsam ve düşünceliysem kütük gibi yatarım. işim gücüm yoksa aklıma türlü korkunç şeyler gelir korkarım. hırsız dan korkmam.

gazdan elektrikten de korkmam ama bir tanıdık anlatmıştı apartmanlarında bir kadın tek başınayken banyo da düşüp boynunu mu kırmış, kafasını mı çarpmış ne, yardım eden olmadığı için ölmüş gitmiş..

cinden, hayaletten fln korkarsam da dua okurum, uyuyamıyorsam tespih fln çekerim. ya da tv karşısında akıllı tv açıkken uyurum.

kapıyı bıle kılıtlemeden uyuyorum senelerdir. guvenlıgı olan bı yerde oturuyorsan korkulacak bı sey yok.

insani şeylerden korkmam, hırsız benden korksun asıl. cindir falan inanırım, herhangi bişey yaşamadım ama yaşadığımı sandığım oldu(belki de yaşamışımdır, sonuçta bilemen); ses duyma falan gibi. e normal yani yapacak bişey yok ben varsam o da var düşüncesiyle sakinliğimi korurum hep. inanmıyosan sorun yok, inanıyosan duanı sureni okuyup rahatlayacaksın. ışıkta uyunur mu yahu, hem çok rahatsız edici hem sağlıksız.

valla kendiliğimden korkmuyorum..kırk yılda bir içimi bir ürperti kaplarsa da korksam da biiir korkmasam da diyorum kendi kendime :)
kabus falan görürsem de bu durumun yalnız olmakla alakası yok zaten, eş, dost, akraba herkes evde de olsa kimsenin yanına gitmeyeceğime göre bu durumda da yalnızlık bir şeyi değiştirmiyor.
zemin kat, arka cephede evim, pencerelerde demir parmaklık var diye genelde panjuru ve camları da kapatmıyorum, aklıma bile gelmiyor :)

eski ev iki katlıydı alt kattan bi haber oluyodun uyurken ben de yatağımın baş ucunda pompalı tüfekle yatıyordum bıçak ne lan pıhırt bi bok yapamazdım adamla karşılaşsam o bıçakla stresten

hepinizi takdir ettim, demek ki alisiliyor.

Yalniz sunu farkettim, ne cok yalniz yasayan varmis :)

kapını düzgün kapattıktan sonra korkmana lüzum yok. korktuğum zaman ışık açıyordum, fazla yapacak birşey yok. neden korktuğuna bağlı bir de.

cinlerle hayaletlerle ilgili şu düşünce beni çok rahatlatmıştı zamanında:

"ulan cinin perinin işi yok gelip beni mi korkutacak? ne işi olur benimle. bunlar dur milleti korkutayım da biraz eğleneyim diyecek varlıklar değiller ki"

diye düşünürdüm ve rahatlardım böyle düşününce.. aklıma geldi :)

eve müzik sistemi döşet hem daima müzik hayatının her alanında olur hemde yanlızlıgı hissetmezsin ama 400 kişilik yurtta iki hafta yanlız kalmıştım işte o biraz sıkıntılı olmuştu

siyah top ve beyaz top aynı atışla deliğe girerse atışı yapan oyunu kaybeder.

heavyman+1

siyahla beraber beyazı sokan taraf kaybeder. beyazın hangi deliğe girdiğinin önemi yok.

atışı yapan kaybeder malesef

ek bi soru sorayım taksim civarında bilardo salonu var mı kızlı erkekli girebileceğimiz?

@technicalte

galatasaray lisesinin karsisinda aznavur pasaji var, onun ust katinda omayra'da kizli erkekli oynardik hep.

ne kayda geçirmek istersin, yani ne yazmak istersin düşüncelerin nedir dünyayla ilgili diyor.

indirme sınırını 6-8 megabite çekerseniz daha rahat edersiniz. yalnız ttnet'in bildiğim kadarıyla 12 megabitlik bir tarifesi yok. 8 ve 16 veriyorlar. siz nasıl 12 alıyorsunuz?

fizyden youtube videolarını değil de sadece fizy'nin içerisindeki müzikleri dinleyebilirisiniz. sanatçı ismi yazdıktan sonra filter da sound kısmını işaretleyip denesiniz bi ?

turkcell superonline adsl kullanıyoruz 16 megabit fakat hattımız müsaade etmediği için 12 veriyorlar.

aslında verilen tavsiyeler güzel fakat ben daha çok internet hızının üleştirilmesini sağlayacak bir çözüm arıyorum.

iki bilgisayar da eşit hızlar da internetbağlantısını sömüremez mi? böyle bir yazılım yok mu?

film izleme ve hafif-taşınabilir olma durumları birbirine biraz ters ama şöyle yorumlayayım:

-13 inç almak mantıklı, hem taşınabilir hem de film izlenebilir (tam ortada gerçi ikisini de yapamıyor olabilir sizin açınızdan)
-eğer harici diskiniz yoksa ya da almayacağım diyorsanız air'i unutun. 64gb ya da 128gb ile yetinemezsiniz. ama ssd sessiz, minimal güç harcamasıyla çalışan ve acayip hızlı bir teknolojidir.

sözün kısası, sizin için taşınabilirlik mi yoksa hdd kapasitesi mi önemli ona karar verin ve 13 inç seçeneklerden birine karar verin bence.

not: bir senedir SSD kullanıyorum laptopumda ve şu anda beni kesseniz SSD'siz bir taşınabilir bilgisayar kullandıramazsınız. gerekirse ikinci el alırım, düşük model alırım, beklerim ama ssd'li alırım.

not 2: şimdi alayım sonra ssd takarım gibi bir durum çok çok zor macbook pro'da.

macbook air'de harici ekran kartı yok tamam da, macbook pro'da da yok gözüküyor? verdiğin seçenekler arasında 3. tabii ki. normalde macbook pro'da işlemcinin ekran kartından ayrı bir ekran kartı olması lazım diye biliyorum.

11 inç çok küçük. bir sene 12 inç kullandım illallah dedim.

bi de macbook air da ssd değil flash memory kullanılıyo yani sonradan yükseltemezsin. ssd olsaydı parayı bastırıp daha yuksek kapasiteli disk takılabilir ama macbook airlar icin bu mumkun değil.

bu air modellerinde film izlersin rahat ekran kartı isteyen işler yapmıycaksan air al. işlemcileri kötü değil.

kullandığın bir masaüstü bilgisayarın yoksa pro al derim.

air ancak gezen dolaşan sonra üstüne evine dönüp masaüstü bilgisayarında başka işler yapan tipler için. -bu böyle olmayabilir hemen vurmayın ama bu dediğimi bir düşünün-

lakin bir öğrenci insanı iseniz ve bilgisayarı çokça evde bazen de dışarda kullanmak gibi eğilimleriniz varsa ısrarla belirtiyorum pro alın.

bunun haricinde ben şu an 11.6" bir netbook kullanıyorum gayet iyi bir ekran boyutu.
ama aklımın bir köşesinde 13"'ler...
alacaksanız 2. seçenektekini alın, 2. seçenektekini alacaksanız 100 dolar daha verin 3. seçenektekini alın.

13" Air kullaniyorum, kesinlikle tavsiye ederim. Onceden Core i7 islemcili, SSD'li desktop kullaniyordum ama duz kullanimda Air daha performansliydi isletim sistemi sayesinde. Ama spesifik bir seyler yapacaksaniz (oyun oynamak, render almak vs) degisir tabi...

Harici hardiskim birkaç tane var o konuda sıkıntım yok. Taşınabilirlik benim için daha önemli. Yeni akademisyenliğe adım atmış biri olarak, üniversitedeki araştırmalarımda kullanacağım. Programcılıkla, oyunlarla pek aram yoktur. Genel kanı 13 inç olanın tavsiyesi üzerine. Macbook Prolar donanımsal özellikleriyle ön plana çıksa da ağırlıkları beni düşündürüyor. Ben daha mobil taşınabilir hafifliğini çantama attığımda unutacağım bir ürün arıyorum. Keşke şu Air'de USB 3.0 da olsaymış. Tek gözümde kusuru o. Thuderbolt teknolojisi hem yaygın değil hem de dönüştürücü bir aparatı yok. Üçüncü seçenekte hep beraber karar kıldık diye düşünüyorum. Yardımcı olan arkadaşlara bir bir teşekkür ederim.

ne kadar hafif o kadar iyidir

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketlerle dolu bir gündü. sonra maçı izledim. şimdi yine başa döndüm. ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler vol 898593.

vallaha bayılıyorum bu sorulara. bunlar da olmasa nasıl olduğumuzu soran yok.

4e kadar mutluydum sonra mutsuz oldum hacı. birazdan ders çalışmamak için dizi izleyeceğim o da sarmazsa battlefield 3 kurup oynıcam.

okulun internet ağından mp3 çektim.

annecıgımın dogum gunuydu:) vee coook güzel bi gundu:)

işteydim hala işteyim. sıkıldım lan. pinpon falan oynadık arkadaşla az önce kesmedi.

pc başında geçti ama ingilizce çalıştım 2 saat kadar dvd'den şimdi de big bang theory adlı dizinin yeni bölümünü izlicem.senin nasıl geçti ?

kimse kendi için bir şey yapmıyor mu sevgili ile yağmur altında elele dolaşmak, arkadaşlarla sinemaya gitmek, ne bilim şahane bir kebapçı için şehri bir baştan bir başa katetmek filan hiç değilse evde oturup kitap okumak...

battlefield 3 iyiymiş :) oyun oynamam lakin güzel bir fikirmiş :)

hastayım ateşim var yataktan çıkamadım butun gun simdi gozumu actim.

kusup uyumakla ve bişiler yemeye çalışarak geçti. arada eğlenceli şeyler de oldu tabi. 111111 günü

isten erken ciktim mac icin, bira aldim, arkadas su bu falan evde oturduk, ben ana avrat küfrederek maci izledim, sonra millet dagildi, simdi öylesine iciyorum.

Oldukça sıkıcı bir gündü, tıpki diğerleri gibi. KPSS'ye hazırlanan biri olarak sadece bir tanecik tarih testi çözdüm. Hem mutfaktaki musluk, hem de şofben bozuldu, tesisatçı çağırdım (11.11.11'in uğuru herhalde) Yarın da bunlarla uğraşmaya devam edicem maalesef. Hem tv hem de bilgisayar sabahtan beri açık ve bana eşlik ediyorlar. Falan filan...

kötü. ilk aşkım bendeki masumiyetini kaybetti öküzlüğüyle. bi de van'dan ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. bayağı kötü.

tekirdağa gidip geldim 250km yola tekabül, fizik tedaviye gittim, ticaret baabında satışlar yaptım.bla.bla.bla

1,5 yıldır beni peşinden koşturan hatun yine zorla da olsa oturtu karşısına beni ve etkileyip etkileyip gitti.

bak naptım hemen anlatayım;
kahvaltı, okul, ev, yemek, annemin doğum gününü kutladık, bilgisayara oturdum az sonra yatıcam, yani sonuç olarak boşa geçen bir gün daha...

yağmura yakalandım ve soğuk içime işledi resmen.soğuktan donduğum bi gün oldu.

akşama kadar hayatımın en güzel günlerinden biriydi. akşam çok kötü oldu. hatta buraya bile dert yandım az önce. vaktin varsa buyur sen de bir yorum yap (git: 326060)

dün akşam üşüttüğümden bütün gün yataktaydım istirhat ettim dizi izledim ekşiyi okudum ve türkiye maçını izledim. çok boşa geçen bi gündü.

valla çok gergin bir gündü, bütün günüm müzik aramakla geçti.
www.eksiduyuru.com aha burda dedim ama dinleyen yok.
(bkz: kimlanbu) olmasa tın yani. sonra da "nasıl olduğumuzu soran yok" oluyor. sorar mıyım? SORMAM!
bak hala gerginim dikkat edersen büyük harflerle yazdım. o derece yani
bu arada sen nasılsın?

yarım gün çalıştım, güzel bir akşam yemeği yedim, çayımı, kahvemi içtim, merak ettiğim bir konuyu araştırıp bir-iki yazı okudum, işle ilgili bir metin kontrol ettim, e-postalara baktım, duyuruya bakıp daha önce dinlemediğim bazı şarkıcıları dinliyorum.

Yıllık izinde olduğum için, 2000 metre rakımlı bir köyde cumaya gittim, yarım metre yağan karda yürüdüm, gün boyu yanan soba için odun kırdım, bir yaşlı amcamızı ziyaret ettim ve tuvaletinin bozulan elektrik düğmesini tamir ettim, akşam maçı izledim, haberlere baktım.

Salı gününe kadar bitirmem gereken birsürü ödevim var ve daha kalem oynatmadım.Sekiz gündür mal mal dolaşıyorum.NE film izliyorum ne oyun oynuyorum.Bugün yemek yaptım ,çok da güzel oldu :)Eski sevgilimle dışarı çıktık bira içtik.Eğlenceliydi.Çok sıkılıyorum :/

@duruoz geçmiş olsun dikkat et kendine hasta olma :)

sabah aile hekimine gidip kan verdim (saat 9 da aq)
sonra komşu fırın da kahvaltı ettim
sonra işe gitmediğim için maillere fln bakayım diye biraz evde oturdum
ama sonuçta youtube, sözlük ve 9gag takıldım.
cuma namazına gittim.
muhtarılığa gidip ikametgah çıkarttırdım
yapı kredi ye gidip yeni bir banka hesabı açtırdım
mavi jeans e paça boyları yapılması için verdiğim pantolonlarımı almaya gittim ama hazır değilmiş, geri döndüm
maillerime baktım evde
akşam kız ark. la tartıştım mesaj yoluyla
haberleri seyrettim
moralim bozuldu kuzenlere ve ark lara msj attım napıyosunz diye
kardeşimle ve onun arkadaşlarıyla okey gibi bi oyun oynamaya gittim bir cafeye
maça biraz baktım orda,
dünyanın en kötü hamburgerini yedim ayrıca
ordan sonra nargile içilen bi yere gittik arkadaşlarla orda da uno oynadık. çay içtik
baktım hava bildiğin 0 derece fln, ufo ısıtıcı da kar etmemeye başladı kalktım eve geldim
kız niye mesaj atmadı bu saate kadar diye meraklandım ama yarın sabahtan aramaya karar verdim
beyaz show un sonunu izledim biraz. soner sarıkabadayı yı seviyo muyum yoksa herkes sevdiği için mi seviyorum diye düşündüm. hazal kaya nın gelecek vaadeden bir oyuncu olduğuna kanaat getirdim
şimdi sözlükten ve duyurudan gelen mesajlara bakıyorum
namaz kılıp uyumam lazım burda bunları yazıyorum
çok acıktım birazdan nutella lı pastane sandviçi yiyip su içicem
uyku tutmazsa yeni çıkan oyunların incelemelerini izlemeyi de düşünüyorum.
bir gün bitti

oha lan amma detay verdim..

fex.

şey tırt marka

fex

durex kalitelidir,ama fiesta hertürlü iş yapar kasma gerek yok zaten okadar kaliteye

zekilikten kasıt ne zekiliği ölçebilir misin ya da ölçüsünü verebilir misin?

evet dünyadaki bütün ama bütün tıp öğrencileri zeki. istisnasız. zeki olmamaları imkansız!

:)bence zekilikten çok vakti zamanında ünversite sınavlarına iyi çalışabilmiş olmaktır o. illaki vardır zekiler ama bunu genellemek yanlış olur bence. odun olan çok doktor, miyendiz, avukat vs gördüm. aynı şekilde acayip kafası olup üniversiteye gitmeyen, açık öğretim tercih eden ya da sevdiği başka bir bölümde okuyan adam da gördüm..

tüm tıp öğrencileri zeki midir bilmiyorum ama cerrahlar öyledir.

kaynak : (bkz: doktorlar)

hayır. mesela ben çok zeki iken grup arkadaşım esin tam bi aptaldı. numaralarımız da dip dibe idi her pratikte beraberdik.

sınav sistemine adapte olabilmek ve belli bir standartın üzerinde çalışmak zeki olmayı gerektirmiyor. kimler kimler kazanıyor o okulları.

direk yüzüne de aptallık yaptığını söylediğim tıp öğrencisi oldu.
hoş adam ben tıp bitirip yönetmen olacam diye dolaşıyordu sebep oydu ayrı.

yani hayır.

not: kareli gömlek giymeyen mühendisler de var. inanılmaz ama gerçek.

zeki değil çalışkandır.

biz genelde sosyal zekası ve genel kültürü olan insanları zeki kabul ediyoruz. tıpta okuyup da dünyadan bihaber, tkp'nin açılımını bilmeyecek derecede genel kültür yoksunu insanlar var. ama kafası çalıştırmak istediği şeye çalışıyor. aslında zekidir ama zeki kabul etmezsin.

genelleme yapmak imkansiz. ama yogun bir calisma donemi gecirdikleri kesin.

Her profesör de zeki değil ki. Ne mallar gördüm :) Tabii belli bir seviyenin üzerinde olması lazım ki masanın başına oturup bir şeyleri aklına sokabilsin.

bence bi yerde hic biri zeki degildir,turkiyedekiler icin konusuyorum,bu sisteme doktor olmak enayilikten baska bisey degil hem de gencliklerini curutuyolar falan..kafalari basiyodur biseylere ama insan kendini dusunmedikten sonra zekasi neye yarar di mi :)

Daha önce de yazıldığı gibi pek çok farklı zeka türü var, o yüzden zeki ya da değil demek doğru olmaz diye düşünüyorum. Fakat senin neyi sormak istediğini anladım sanırım ve bunu bir örnekle açıklamak istiyorum, cevabını da oradan almış olursun muhtemelen.
Benim uzun yıllardır tanıdığım ve uzun yıllarımı birlikte geçirdiğim 3arkadaşım tıp okuyor. 2si tamamen çok fazla çalışmaları sayesinde tıptalar. Yani lise 1'den beri günü gününe sıkı bir şekilde çalışan öğrencilerdi. Çok daha yakın olduğum 3.arkadaşım ise neredeyse hiç çalışmadan gitti tıpa.

bi ornek vereyim.

ben tasrada ufak bi beldede devlet lisesinde okurken hedefim oys'de 40mat-40tur-40-fen yapip KATU fizik'e girmek idi. benle asagi yukari ayni seviyede 3 kisi daha vardi sinifta, hatta 2si benden zekiydi bariz. kimse dersaneye filan gitmiyordu.

ben son sene adana'ya tasinip 3 ay dersaneye gittim, 2. donem sadece. ve 1997 oss'de 191, oys'de 536 puan aldim (tip okumadim, ama ankara tip misal 530 puandi o yil). neyse, benim tasrada kalan zeki arkadaslarim ne yapti? birisi oss'de 120'yi gecemedi, biri antakya hemsireligi, digeri de simdi hatirlamadigim bir ogretmenligi kazandi.

yani, zeka ile ilgisi bi yere kadar isin. bir-iki mal tanidim ben ilk 1000'e girmis. ayrica cok insan var imkansizliktan dolayi okuyamayan.

Dur kardeşim. önce bir otur çay koy kendine. sonra iyi bir mastürbasyon yap, rahatla gevşe. Yarış atı değilsin sen. doğada zevk için sevişen 2 canlıdan birisisin. (diğerini merak edenlere selam) Üniversite birinci sınıftasın. Herhalde lisans bölümü öğrencisisin, bu ara öğrenci kulüpleri falan revaçta sizde yeni yeni ısındınız ortama hepiniz bi Steve Jobs olacaksınız, Mark gibi basit bir fikir ile dünyayı yöneteceksiniz. Bunların hepsi olacak. ama önce bir çay koy kendine. sonra.. iyi bir masturbasyon şart.

almanca öğrenmeyi gerçekten istiyor musun peki? bence bunu bir sor kendine. çünkü insan gerçekten yapmayı istediği şeyleri keyif alarak yapar, ertelemez diye düşünüyorum ben.

@sormaya geldim ben 3. sınıftayım. üniversite bitti bitecek. rahatlayıp gevşerken ömrüm geçiyor.

@godoy sıkıntı tam o noktada. almanca bilmeyi çok istiyorum. yani keşke çatır çatır almanca konuşsam istiyorum ama, o öğrenme sürecinden geçmeye üşeniyorum işte. sıkıntım da bu.

intihar et geçer

35 sene sonra da aynı soruyu soruyor olacaksın.

bu sorun son zamanlarda burada bile cok sik gorunmeye baslandi ki hayatin icinde cevremde de goruyorum bu sorunu ben. zaman zaman kendimde de goruyorum. bence bunun sebebi hayalperestliktir. insan kendinin ne yapip ne yapmayacagini kabul etmeli. -ebilite kullanmadim bak, direkt olarak yapip yapmamak bu. ben de cok sey yapmak istiyorum ama onlar icin caba harcamam gerek ve ben bunu yapmam. bunu kabullendigimden beri daha az dertliyim. nacizane onerim ne kadar caba harcayacagini hesaplayip, yapmak isteyip de yapmayacagin seyleri ona gore belirledikten sonra durumunu kabullenmektir.

dünyada kime sorsan 5 tane dil öğrenmeyi istemiyorum demez. ama bunu çok azı başarır. sen o çok azı değilsin işte. niye herkes doktor mühendis iş adamı olmuyor? istemedikleri için mi? hayır, zamanında çaba harcamaya üşendikleri için. meslekler örnektir, çoğaltılabilir.

kararlı olup çaba harcayan istediği yere ulaşır, geri kalan da "ulan şunu yapmam lazım" deyip yapmayanlar ve "keşke zamanında yapsaydım"cılar.

ben de "şunu yapmak istiyorum" deyip çaba harcamaya üşenenlerdenim. bizden çok var.

biraz karışık olacak ama şöyle açıklayayım;

-sen ingilizce bilmek istemiyorsun.
-sen almanca bilmek istemiyorsun.
-sen fransızca bilmek istemiyorsun.
-sen ispanyolca bilmek istemiyorsun.
-sen italyanca bilmek istemiyorsun.
-sen sinemaya hakim olmak istemiyorsun
-sen edebiyata hakim olmak istemiyorsun
-sen enstrüman çalmak istemiyorsun

sen ingilizce, almanca, fransızca, ispanyolca, italyanca bilmek, sinemaya ve edebiyata hakim olmak ve enstrüman çalmak istiyorsun. bunların hepsini de yapamayacağını bildiğinden hiç başlayamıyorsun.

aynı yaşlardayız büyük ihtimal. istediklerinin yarısı kadarını ben de istiyorum diyebilirim. özellikle dil konusunda. 3 dile hakimim sanırım. ayrıca okul derslerim fazlasıyla ağır. ama kendin için olmasa da geleceğin için düşününce pek de zor olmuyor işler. yani şu an yatacağıma 10 yıl sonra ne bileyim st tropez'de margaritamı yudumlayabilirim diyorum. o istek beni ayağa dikiyor zaten. şu ana kadar yaklaşık her gün bu ve buna benzer duyurular okuyorum burada. ilk kez bu kadar uzun yazdım. bu da durumunu gerçekten anladığımdan. ama diyorum ya kesinlikle geleceğinde çok çok daha iyi olabilme ihtimalin var. yani şu an oturup ekşide zaman harcayacağıma neden burj al arab'ın en lüks dairesinde ayaklarım uzatıp maçımı izlemeyeyim ki? çok zor değil bunlar.

sorun tembellikten çok çok farklı olabilir. mesela procrastination.
çeşitli psikolojik sorunlar olabilir. bunların çözülmesi gerekir. olmayabilir de... o zaman da, yine de bir kendini düzenlemeye ihtiyacın var.

bence yapacağın en doğru şey, iyi bir psikologa danışmaktır. bilişsel davranışçı kuramın yöntemleri ile kendini düzene koyabilirsin.

TAKTİK 1: senin gibi düşünen ama senin gibi tembel olmayan tez canlı bir yoldaş bul kendine. belki de çevrende vardır.
yani seni motive edebilecek, hadi kalk lan gidiyoruz diyerek kıçını kaldırmana yardım edecek bir arkadaş edinirsen faydalı olur diye düşünüyorum. hem öğrendiklerini ve öğrenmek istediklerini tartışırsın, birlikte pratik yaparsınız falan.
sana destek olur.

TAKTİK 2: kendini cezalandır. boşa geçirdiğini düşündüğün her dakika için kendini çok sevdiğin birşeyden mahrum et.

TAKTİK 3: o üşendiğin öğrenme süreçlerini eğlenceli hale getirmeye çalış. yine bir arkadaşından destek isteyebilirsin. eğer biliyorsa seninle almanca konuşsun, zorlasın falan. hiç olmadı madem internette vakit harcamayı seviyorsun, internetten bir arkadaş bul. otur almanca konuş onunla. saçma olabilir bilmiyorum ama belki işe yarar. hiç olmazsa alman pornosu izle haha :) şaka.

TAKTİK 4: birisinden duymuştum dedi ki; yapmak istediğin bir şeyi, 21 gün boyunca yaparsan, ondan sonra rutin haiine getiriyormuş insan. ya. sık dişini, belli saatlerde otur çalış 21 gün boyunca. sonra belki de standart haline gelir.

hedeflerin çok fazla. bunları sıraya koysan daha iyi olur. karar ver öncelikle ilk ingilizce öğrenmek istiyorum de git bir kursa yazıl eğer zamanın kalırsa enstürman için de bir kursa yazıl. bunların ikisini de ilerlet sonra diğerlerine geç.

kilo vermek için de başta küçük hedefler koyun derler ki göze kolay gelsin. 10 kilo vericem ben demek ayrı, 2 kilo veririm şu zamana kadar ondan sonra yeni hedef belirlerim demek ayrı olaydır arkadaşım. kolay gele.

@cigerdelen sporu severim ama yetenek hiç yok. 10 yaşında bir çocuk koşma yarışında geçer beni herhalde. ondan dolayı farklı yerlere yönelmeye çalışıyorum sanırım.

Benim favori kitabim melekler erkek olur-hamdi koc tur.

Harry potter serisini de surekli okurum, mutlu olmak icin.

Bir de cerez bisey olsun istiyorsan yeni okudum iki kitap soyleyeyim bole gunumuzde gecen kitaplari severim ben.

Beni hatirladin mi? Ve Senden baska yok! Ama bu son yazdigim kisisel gelisim tadinda degil adi yaniltmasin. Hem huzunlu hem eglenceli bir hikaye...

Edit: herangi birini okursan yorumunu beklerim..

hiç mi okumadınız?
bin dokuz yüz seksen dört
suç ve ceza
açlık, knut hamsun
dava, kafka
oblomov
sefiller
don kişot

sadece ilk ikisini okuyun roman okumadığınız yıllara yanacaksınız.

Camus - Yabancı
Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

İkisi de pek keyifli.

George Orwell - 1984 var bir de, okumak öyle çok keyifli değil ama okumak gerek.

madem sana bi şeyler katmasını istiyorsun o zaman çok satanlar yerine edebi değeri olan eserler okumanı tavsiye ederim.

eskiyemeftun ve gogu delen adam +1

roman okumak bir ihtiyaç değildir. bir kişilik meselesidir. ders çalışmak, işe gitmek gibi birşey değil bu. bu yüzden ilk cevaptaki kitap örneklerini yadırgamadım mesela, ama ilk cevapta verilen örnekler ile ikinci cevaptakiler arasında uçurum var.

yani, sorunun abesliğine dikkat çekmeye çalışıyorum burada. "roman dünyasına adım atacağım" demişsin ya. hah işte, o çok geniş ve alakasız bir dünya. fantastik romanından tut da işte rus klasiklerine kadar. hangisini seveceğini biz nereden bilelim?

@cro magnon Ilk cevaptakileri neden yadirgayasiniz ki? Ben klasikleri de okudum milletin yere goge sigdiramadiklarini da ama nefret ettim cogundan. Evet, populer kultur romanlarini seviyorum, okuyorum. Yani ohhh ugultulu tepeler veya sefilleri okumazsan olmelisin!!! Demedigim icin yadirganmalimiyim? Ki bence roman turune yeni baslaycak birine en agir en edebi olanlari dayamk yerine yumusak bir gecis icin pekala hafif cerezlik bisiler onerilebilir.

yazarlardan gideyim, kitapları siz seçersiniz:

oğuz atay, sabahattin ali, ahmet hamdi tanpınar, hasan ali toptaş, barış bıçakçı; dostoyevski, gogol, faulkner, dickens, flaubert, stendhal, hemingway, joyce.

@mahnita: ben de yadırgamadım dedim zaten. söylediklerine de katılıyorum.

@mahnita yadırganacak bişey yok tabi de adam "tarihle ilgili, siyasi vs. kitaplar okudum." demiş. yumuşak geçişe falan gerek var mı? bir suç ve ceza hem tarihi hem siyasi hem türk dizileri gibi entrika cinsellik kişilik her boku içeren aşırı gerçekçi bi yapıt. klasiklere klasik diyerek onları küçümsüyoruz, sıkıcıymış gibi gösteriyoruz ama aslında klasik demek çok çok iyi ve bunu dünya nezdinde tescillemiş demek. ben de sizin gibi bestseller/trend kitaplar da okurum, dan brown'ın üç kitabını okudum ama şu an benim için hiçbişey ifade etmiyor. belki da vinci'deki hz.isa teorileri dışında. ama benim yukarda söylediğim kitaplar bana tokat gibi vurmuş, beni duvara çarpmış kitaplar. hele kafka, orwell dünyaya bakışımın çekilmiş fimleri gibi.

@ahlakbekcisi
ekleme yapıyorum:
bilimum ihsan oktay anar külliyatı. çok seveceksin tekrar okuyacaksın baştan
kemal tahir romanları çok güzeldir eski türk filmi lezzetinde
kürk mantolu madonna
amak-ı hayal
nietzsche ağladığında
foucault sarkacı
fareler ve insanlar

Arkadaslar hep cok guzel kitaplari soylemisler zaten ama, boyle sıkılgan birisiyseniz eğlenceli sürüklemeçli kaptırgaçlı bir şeyle başlamanız tavsiye olunur:
ilki murat menteş, dublörün dilemması
sonra dostoyevski'nin suç ve cezası.
ama ardarda okunacak ve sıra bozulmayacak.

tarih seviyorsan hem sürükleyici de olması bakımından,

kemal tahir
umberto eco

Agatha Christie yazan olmamış, şaşırdım. Polisiye roman iyidir, zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsın.

Bende roman yerine tarih,felsefe,fizik kitapları okuyorum.Mantığım şu ben kitabı vaki geçirmek için okumyorum.E o zaman bir işe yarasın değil mi ?

kitap sirf "ise yarasin" diye okunmaz ki. yani insan illa da klasikleri okumak zorunda degil "kitap okuyorum" diyebilmek icin. aclik oyunlari iyidir bence, hem surukleyici hem de eglenceli.

options'ta download yerini seçebiliyorsun. onu değişmeyi dene istersen.

ayrıca kurmaz direk oynanır.

arada 80e inmesi normal. ya sen bant genişliğini kullanıyorsun ya da çektiğin server'da yük var. normal yani.

zaman hesabına göre hareket etmeyin. estimated time sürekli değişir, anlık download hızına göre hesaplıyor.

sizce sağlıklı mıdır?

etkisiz daha ziyade. o haplar sadece depo yağların yağ asidi olarak kana verilme sürecinde yardımcı oluyor, dolayısıyla egzersiz yapıyorsan ve beslenmene dikkat ediyorsan zayıflamayı kolaylaştırıyor. hap içerek zayıflama diye birşey yok. o yağları metabolizmada yakmak zorundasın.

sağlıklı zayıflamanın tek yolu; sağlıklı beslenme ve aktif bir yaşam tarzıdır.

@trinitrotoluen değil tabi laf anlatamadığım insanlar var benim lafımla olmuyor sadece.

bence cevabını bildiğiniz soruyu soruyorsunuz. sağlıklı değildir. o kadar spor yapan diyet yapan insanlar gerizekalı mı sizce ?

yani sonuç şudur ki beslenme ve hayat düzeni aynı bir kişi her hangi bir hap ile sağlıklı bir şekilde zayıflayamaz. doğru mudur?

doğrudur. biyolojik olarak böyle birşey mümkün değil. liposuction yaptırılabilir, yalnız o da o bölgedeki yağlanmayı kalıcı olarak engellediği için tekrar kilo alındığında çok ilginç görüntüler ortaya çıkabilir. göbeğinden liposuction yaptırırsan tekrar kilo aldığında göbeğin küçücük ama götün kocaman olabilir mesela.

beslenme ve spor olmadan zayıflanamaz. beslenmeyi modifiye etmek için mideye kelepçe taktılar zamanında. o da patladı.

uyarıcı dediğimiz kimyasal ilaçlar alınabilir, ama o bütün bünyeyi siken birşey.

hiç girmeyin annem aşırı kilolu idi operasyondan bitkisel yollara ne denediysek daha kötü oldu.mümkünse spor yapın gerisi boş laf.

karbonhidratı (makarna, pilav, patates, ekmek, şeker) azaltın, her gün en az yirmi dakika tempolu yürüyüş yapın. hap filan kullanmayın.

ben denedim oldu. mümkün. ama spor yapmadığın için bırakınca geri alıyorsun hemen. o kadar da kötü değildi requiem for a dream falan abartmayın allasen.

mumkundur. ayrica burada SPOOOOR SPOOR diye bagiran insanlar kesinlikle toplum baskisi altindadir. 15 yil once spor mu vardi ulkede, gene obez insanlar vardi ve onlar da kurtuluyordu yani. spor yapmak istemiyorum, ilaca da guvenemiyorum diyorsaniz yemenizi duzene sokun. obezitenin sebebi fazla yemek degildir, duzensiz yemektir. yoksa metabolizma hizi normal veya normalden biraz daha yuksek olan bir insan 19.00'dan sonra yemek yemedigi takdirde -evet sabah 7'de yatiyor bile olsaniz son saat o- kesinlikle kilo sorunu yasamaz.

ancak derseniz kilo verirken biraz da vucudumu guzellestireyim, biraz da entellektuel artis yasayayim sabahlari kosmayi deneyebilirsiniz. sahsen ben sabahlari kostugum donemde yag yakmanin otesinde kendi vucuduma onem vererek yaptigim bir aktivite oldugu icin mutlu oluyordum.

harikadır.
doğrudan şöyle oluyorsunuz bakın: goo.gl

giyim kusam, aksesuar falan iste. tommy vs. gibi markalar oralarda cok ucuz diyorlar.

güzel bir saat, güneş gözlüğü filan alabilir. aksesuar kullanmayı seviyorsanız.

ipad, laptop, kulaklık, bilgisayar parçaları, elektronik parçalar

kıyafet ve ayakkabı isteme zevkine uymaz ama daha fenası numara, beden tutturmak çok zor hemde Türkiyede daha kalitesi mevcut oraya buradan gidiyor zati.

apple i tek geçerim yıllardır gidip geliyorum bir tek bu urun burada daha pahalı diger cok az elektronik haricinde fiyatlar burada daha uygun bile diyebilirim hemde garantisi var.en son kardesime 900 dolara aldığım notebook arizalandi tekrar gittigimde adamlarla konusucam iade de almiyorlar bir aydan sonra.

arti o cihazlar 110 volt icin uretiliyor prizler farkli filan cok daha konforlu kullanamıyorsun...

doğrudur

doğrudur.

"just a few of us" daha doğru

onun dışında "just some of us" da olur ama bu daha çok "sadece bazılarımız" anlamına geliyor

ve "just several of us", bu da olur ama daha az yaygın...

only few of us da uygun.

@edevat +1

Bilgisayarının marka/modelini bilmiyorum ama bu iş BIOS'tan hallediliyor. Bi ayarı "Disable" yapıyorsun.

o kadar alengirli mi yahu ?

ayrıca ben iki işlevini de kullanmak istiyorum belki. bu tuşları çalışır hale getirmek için başka bir tuş kombinasyonu yok mu ?

diğer işlevleri için bi fonksiyon tuşu olmalı, ona basılı tutarak f'lere basınca diğer işleve geçmeli. benimkinde Fn diye bi tuş mesela

İşte o ayarı disable yaptığınızda. F tuşları normal işlevini görecek. Diğer işlevler için (ses kısma,açma vs.) FN tuşuna basıp F tuşlarına basıcaksınız. Yani tam tersine dönmüş olucak.

FN tuşunu kullanarak basarsanız refresh filan fonksiyonları çalışır. bazı modellerde öyle yapılıyor artık, ses/ekran parlaklığı açma kısma falan daha çok kullanılıyor diye.

oldu lan.

öyle bir uygulama yok. aynı arızadan 3 kez servise giderse yenisiyle değiştirirler. prosedürler yazıyordur internette.

aldıktan 7 gün içerisinde koşulsuz iade, aldıktan 30 gün içerisinde arıza yaparsa, ürün değişimi yada para iade hakkınız var.

alındığı günden itibaren 2 hafta içinde bu arıza ortaya çıktıysa servisten DOA raporu alıp (dead on arrival) bunu aldığınız yere verdiğiniz taktirde yapabilirdiniz.

15 ekımde aldım telefonu..ancak 1 hafta sonrasında telefon kendı kendıne kapanıp açılmaya basladı .. vatan bilgisayardan almıştım.acaba servıse gıttıgımde nasıl bı rapor hazırlattırsam kı para ıadesı alsam ? cıddı anlamda gıcık aldım tel'den cunku..

gold'un içimi biraz daha yumuşak.

:) gold bildiğin daha kaliteli be

tchibo varsa yaşadığın şehirde deneyebilirsin .

Kesinlikle gold derdim ama madem classic içicisisin, o zaman aynen devam yada Jacobs Monarch dene derim..

ikisi arasından seçim yapacaksan gold daha iyi tabi ama markette satılan kahveler arasında jacobs cronat gold nescafe'ninkinden çok daha güzeldir.

nescafe ise gold daha iyi.Ama hepsinden daha iyi biri var o da Jacobs! :)

instant kahvelerin hepsi berbat, kahve demeye bin şahit lazım... gerçek kahve istiyorsanız espresso veya moka için. evde yapamam derseniz french press veya filtre kahve bile nezgafeye filan 100 basar.

Gold +1

bak sen beni dinle, bi french press al ve lavazza dene. starbucks ya da chivu (nası yazılıyorsa artık bilmiyorum) kahvesi de olur. onlar varken nescafe içilecek şey değil.

tesbih böceği değil mi bu yav?

fotoğraftaki gümüş böceği değil sanki ama benziyor.

tesbih böceği.

öyle düşündüm ama dokununca top olmadı.

top gibi olur bu böcek korkunca tesbih böceğiymiş adı... www.google.com.tr

fotoğraftaki biraz değişik eğer şu aşağıdakiyse
www.zaferilaclama.com
dünyanın en sevimli böceği o yapma bişey yirim onu

bir de dokununca değil de yanlardan tutup ele alınca top oluyor bunlar genelde

hayir arkadaşlar. top böceği, tespih böceği değil.

Böcek değil birkere bu baksanıza kaç bacağı var,muhtemelen akardır.

yada hiç sevgilin olmamıştır, bu kötü hayat tecrübeleri hedefin olur..

sorma lan.

bu duyurudaki soru "napsın lan adam?" kısmı. vurgulayim dedim.

cevap: mutlu olsun be!

sorgulamadan yaşıcaksan sanki.çok saçma hayat gerçekten. aynı benim duygularımı anlatmışsın..

hayatı nası görürsen hayat da o hale gelir demiş biri. engel gibi görürsen seni engeller, keyif gibi görürsen sana keyif verir gibi... ben de üzerinde düşünüyorum bu düşüncenin bakalım... eğer doğruysa hayatın sana zalim davranıyo olması lazım..

o adama hayat gül yapraklarıyla donatılmış bir yol vaadini veren mi var?! ona göre ayağını denk alsın, adam olsun, bişiler içln çabalasın. önce kendi mutlu olsun ki sonra diğer insanlara mutsuz bunlar yeaaa desin.

"insanın tüm mutsuzluğu tek bir şeyden kaynaklanır; sessizce odasında kalmayı başaramamasından" pascal

zune'un vardır herhal.

Cowon X7 HDD MP3 Player 160GB
Archos 501598 48 500 GB Internet Tablet
ARCHOS 7 WIFI 160GB MP3 PLAYER
LEMON PMP-256 160 GB MP3 PLAYER
Zune 120 GB Video MP3 Player

en ucuz sigara: monte carlo slender. 4.50tl.

günde bi paket içiyorum winston 7.5 a çıktığında sadece 1 paket aldım sonra gidip eminönünde araştırdım

100g tütün 5-6 tl
200 adet boş sigara dalı 6 tl
makine 5 tl
hesaplarım sonucu aylık 40tl vererek günde 15 dal civarı sigara içebiliyorum ve harika

5.5 TL.

alkol mutluluk sevecenlik, olumlu duruş falan vermez kanda belli bir değerden sonra. tam aksi etki yapar.

beynin işlevlerini bozuyor. ayrıca her gün içiyorum ama ertesi gün ayrıca bi depresif hissettiğimi hatırlamıyorum. zaten constant bi depresiflik olduğu için de olabilir tabi bu.

alkolün bağımlılığında bu tip bir sorun ortaya çıkabilir. alkol almadığı zamanlar strese girebilir ben de olduğu gibi

butun o mutluluk sevecenlikler hep hormonal aktiviteler. hormonlar ertesi gune kalmiyor, alkolle hizli bir sekilde hepsini harciyorsun. tekrar mutlu olacak kadar bir araya gelene kadar da mutsuz oluyorsun iste. aslinda uyusturcuyla arasinda hic bir fark yok.

www.reuters.com

alkollü içkinin içinde etanol var. etanolün beyin üzerinde başlangıçtaki farmakolojik etkilerinden birisi öfori yani senin o mutluluk, sevecenlik diye tarif ettiğin haldir. alkol karaciğerde metabolize olur yani yıkılır ve asetaldehid ortaya çıkar. asetaldehid maddesinin beyin üzerindeki etkisi de beyin ödemi ve dolayısıyla başağrısı ve depresyondur. yani seni iyi hissettiren madde ile, seni depresif ruh haline sokan madde aynı değil. ilki etanol ikincisi asetaldehid. evet böyle olmak mecburiyetinde. nasıl kağıdı yaktığında kağıt külü kalıyosa geriye, etanolü yıktığında da geriye asetaldehid kalıyor.



www.ozgurmavi.org

www.saglikpark.com

yukarıdaki yazılar yeterince bilimsel gelmezse, şuna bak diyecem ama bu da İngilizce maalesef:

pubs.niaaa.nih.gov

kadın o işe gelemez.
saçları yıka sakalları sıvazla.

kadın berber de var artık. bir programda görmüştüm geçen, sanırım 2 senedir erkek berberliği yapıyorlardı.

ankara eryaman dolphin yakınlarında bir adet var. erkek berberi.

bi de unisex kuaforlerde oluyo ara ara.

türkiye de var tabı ama istanbulda almanyadan gelip burda baya lüks bir yer açmışlar...sebebi de türk erkeği çok kıskançtr eşini sevgilisini çalıştrmaz öle bı yerde...türkiye buna daha hazrı değil

@tülay
nerede olduunu da yazsanız keşke..

başarı arkasından koşacağın birşey değil, dönüştüğün kişiyle beraber kendine çekeceğin birşeydir.

türkçe'si biraz mal oldu. anlamı bu şekilde.

basari pesinden kostugun birsey degil, oldugun kisiyle kendine cektigin seydir.

basari pesinden kosacagin degil, kisiliginle edinecegin bir seydir.

sokak pazarlarında oluyor bazen. ben daha önce pazardan aldım.

bu mevsimde ipek bocegi olmaz yalnız şimdi arama yani :D

nisan sonu mayıs gibi olur.

çok dut yaprağı yiyorlar baş edemezsin. :)

bayramdan önce yatırıcaz demişdi bakan. yatmıştır.

benimki yatmamış ama yatanlar var sanırım. yatmayanlarınki de yarın yatacak galiba, bu ay 5inde yatacak diyorlar.

ben baktım az önce yatmamış, biraz bekleyin en geç akşam, gece yatar mutlaka.

edit: benim ki yatmış.

the party

benim yok. eskiden türk filmlerini televizyonda gördükçe izlerdim bazen. daha çok kemal sunal filmlerini. bazı çok oynatılan veya kült yabancı filmleri de birkaç defa izlemişimdir. ama artık televizyon izlemiyorum.

"bir şeyi tekrar izleyeceğime yeni film izlerim daha iyi" mantalitesine sahibim şu anda :)

gora,the chronicles of riddick

godfather, the matrix, the lord of the rings üçlemelerini yılda bir, iki yılda bir periyodik olarak izlerim. o süreç içince canım çekmeye başlıyor yani.

yılda bir v for vendetta izlerim. iki yılda bir requiem for a dream.

tahmini bunlar. requiem for a dream'im geliyor mesela yavaştan. baba'm da gelmiş.

50 First Dates, Into the Wild
Organize İşler, Vizontele, Propaganda

kemal sunal-şener şen filmleri . hatta izlemekle kalmam her seferinde kahkahaya boğulurum muhakkak

"while you were sleeping", "avanti", "notting hill", "happy, texas", "overboard", "ice age serisi". trajedi ve drama daha çok sevsem de bir defa izleyince yetiyor, bünyem bir daha kaldırmıyor.

hacivat karagöz neden öldürüldü?

(bkz: the godfather)
(bkz: fight club)
(bkz: yüzüklerin efendisi) üçü de

türk filmi olarak da

(bkz: mavi boncuk)

Back To The Future Serisi
Mission Impossible Serisi
Die Hard Serisi
Matrix Serisi
Terminatör Serisi
Batman Serisi
Amerikan Pastası Serisi
Olağan Şüpheliler
Dövüş Kulübü
V For Vendetta
Amerikan Güzeli

Kanlı Nigâr
Dokunmayın Şabanıma
Sakar Şakir
Şekerpare
Kibar Feyzo
Davaro
Dolap Beygiri
Korkusuz Korkak
Gol Kralı
Sahte Kabadayı
İyi Aile Çocuğu
Banker Bilo

(...)

hababam sınıfı.

lock, stock and 2 smoking barrels
fear & loathing in las vegas
24 hr party people
blow
the guitar
heat
thin red line
25th hour
ice age serisi...
akla ilk gelenler

kaybedenler kulübü

esaretşn bedeli(shawshank redemption) ve the big lebowski

kemal sunal, cüneyt arkın tarzı filmler.
aksi takdirde diğer filmler beynimin içinde.
10 yıl geçti hala kare kare unutmam filmleri.

a life less ordinary.

leon
pan'ın labirenti
artık the fall hastalığına da tutuldum.

(git: 258422)

From Hell
Sleepy Hollow
Pirates Of The Caribbean serisi

(bkz: first born)
(bkz: inside) bayağı kanlı
(bkz: eyes wide shut)

aklıma bunlar geliyor ilk.

Pardon,Şener Şen,Ata demirer ve Cem yılmaz stand up gösterileri,Devekulu kabare,Otogargara Bunları genelde yatmaya hazırlanırken izliyorum ve yarım saat içinde çok güzel bir şekilde uyuyorum.

ihtiras rüzgarları
all that jazz
fame
spy game
forrest gump

anne lazım demek ki. süt istiyor, ama mama tüketebilecek kıvamdaysa sorun yok.

@cro magnon annelerinden ayrı kaldılar maalesef şartları zorlayıp bi süre daha mı annelerinin yanına yollasam bu yaştan sonra etkili olur mu gelişimleri için?

edit: mama tüketebiliyo 4 gün oldu ilk defa yaptı böyle bişey.

mama tüketiyorsa sorun yok bence. sulandırılmış inek sütü verilebilir belki biberonla, ama onu daha iyi bilen birine sormak lazım ne kadar doğru olur. çünkü vazgeçmesi lazım bu alışkanlıktan.

45 gün ile 2 ay süresi içinde zaten anneler sütten kesiliyor diye biliyorum.
Ve benim yavru kedim 1 aylık değilken annesinden ayrılmıştı ve mecbur süt tozu ve suyla karıştırılmış sütle idare ettik bi müddet.

2 aylıksa problem olmayacaktır, yani en azından sağlığı açısından..

Sanırım dudak tiryakiliği var.. :)

kendileri ağızlarına biberon dayadığınızda içmek istemedikleri zamana kadar biberon vermelisniz.

annelerine ulaştırabiliyorsan ilk periyotu anne sütüyle geçirmeleri hem onlar hem senin için iyi olur. en son baktığımız kedilerin anneleri balkona doğurmuştu, biz de kedileri içeriye alıyor ama arada kapıyı açıp anne sütü içmelerini sağlıyorduk, bu sayede hem anne sütü hem de mamayla beslendiler. ulaşamıyorsan ise ilk aşamada sulandırılmış sütü (çiş yapabilmelerini sağlıyor) biberonla vermen faydalı olacaktır.

Annelerinden ayrıldıklarından ve insanla yaşadıklarından dolayı artık anneleri onları kabul etmez. (Koku sinmesi olayı) Boşuna yollamayın hayvancağızları yani. Bence biberona da gerek yok, 2 aylık olduğu için sorun değil, alışkanlık olduğundan yapıyor tahminen ama illa biberonla beslemek isterseniz petshoplarda kediler için süt tozu gibi şeyler olur onları suyla karıştırıp içirebilirsiniz. Yine de bence gerek yok, mamaya tamamen alışınca bırakır zaten. Sağlığı açısından sıkıntılı bi durum yok yani. Yavaş yavaş bırakır.

gelmezsin. 1 şişe miller'dan bişey olmaz.

başın ağrıyosa su iç. çok iç ama. önceki gün alkol aldıysan susuzluktandır.

bende ilaç kullandıgım için bi şişe miller bişi yapmaz dedim.4 gundur alkol almıyorum. başka bişeyden bu bas agrısı ozaman ama neden çözemedim yardımlarınız için teşekkürler.

alkol antibiyotigin etkisini yok eder genelde. sorun agri kesicide olabilir.

bacağımda yürümeme engel olan bir enfeksiyon var.onun tedavisi için antibiyotik kullanıyorum. voltarenide aynı sebepten öturu kullanıyorum. arveles deniyicem baş ağrısı için.

bişey olmaz. ben şarap içiyorum

Bişey olmaz ama antibiyotiğin etkisini sıfırlar. Yani şöyle, o akşam o antibiyotiği almasan da olurmuş. Alkolle normalde içilmemesinin tek sebebi tedaviye sekte vurulmasın diye. Antibiyotikte düzen önemli olduğundan, tedavi biraz zayıflayabilir onun dışında bişey olmaz.

Miller su gibi diyen arkadaşlara lafım %4.7 alkol var içinde, %0.3-0.8 fazla alkollü bira alıyorsunuz diye "Miller ne ki, su yeaaaa" ağzı yapınca ergen gibi görünüyorsunuz. Medikal bi soru var ortada, böyle içi boş cevaplar bi işe yaramıyor maalesef.

mala bağladım ben

bu duyuruya cevap yazmak için.

vakit geçirmek için.

şimdilik aktifleşebileceğim tek alan sözlük ve burası olduğu için.

@wide ben ilk defa sorduğum için bi sıkıntı yok :D

hergünüm böyle bozmak istemiyourum.

facebookta kız bakıyom.

simdik sevistim geldim anlatacak birine bakınıyordum.

çok yalnızım be duyuru...

çünkü hepimiz bilgisayar ve internet bağımlısıyız...

amaçsızlıktan

beşiktaş maçındaki malum 25 saniyeyi izlemek için açtım. olmaz böyle karambol. az sonra da kapatacağım öptm kib bye.

behzat ç. yi izleyebilmek için açtım ben

iddaa oynadık onu takip ediyoz hacı..